Özet
Makalede amaç Hatibzâde’nin Risâle fî kelâmillâh ve rü’yetih adlı eserinin tahkik edilmesidir. Eserin ana muhtevası birbirinden ayrı iki metafizik problem üzerine kurulmuştur. Bunlardan ilki Allah’ın kelâmı, diğeri Allah’ın görülmesidir. Her iki konu kelâm ilmi çerçevesinde tartışılmaktadır. Bir haşiye görünümünde olmasına rağmen risâle müellifin kendine ait fikirlerini ve sorgulamalarını içermektedir. Risâlede daha çok müteahhir dönemdeki kelamcıların kitaplarına atıflar yoğunluktadır. Risâlenin ilk başlığı altında Tanrı’nın konuşan bir varlık olmasının anlamı ve ilâhî kelamın temellendirilmesi, bu temellendirmeye karşı çıkanların eleştirilmesi, lafız-mana olarak kelamın ikiye ayrılması, kelamın ibarelerden, ilimden ve iradeden ayrıştırılması üzerinde durulmaktadır. Burada son olarak kelam ile yalanın problematik ilişkisi analiz edilmektedir. İkinci başlık Allah’ın insanlar tarafından görüleceğini temellendirmekte, görme olayının mahiyeti ve fiziksel şartları sıralanmakta ve buna karşı çıkanların itirazları çürütülmektedir. Her iki problemin ispatında akıl bir delil olarak değerlendirilse de asıl delilin nakil olduğu ifade edilmektedir. Akıl açısından yapılan değerlendirmede Allah’ın konuşması ve görülmesinin imkânsız olmadığına dikkat çekilmektedir. Bilindiği üzere akıl açısından bir konu imkânsız değilse kelamcılar tarafından mümkün kategorisinde değerlendirilmektedir. Her iki meselede aklın sınırları çizilmiş ve ispatın temeline nakil yerleştirilmiştir. Ancak risâlede görüldüğü üzere meselelerin açıklanmasında kullanılan söylemlerin akıl ile çelişmemesine azami derecede dikkat edilmiştir. Hatibzâde aslında sonuç itibariyle bakıldığında cumhurun görüşlerine ters düşen bir yaklaşımı savunmaz. Ancak bu, onun geleneksel birikimi gözden geçirmediği ve olduğu gibi aktardığı anlamına gelmemelidir. Çünkü o başarısını meselenin sonucunu değiştirmekten ziyade sürecindeki etkinliğinde görmektedir. Bu bağlamda tek konu hakkında oluşan ekollerin yaklaşımları etraflıca özetlenir. Ardından yaklaşımlarını destekleyici delillerin gücü ve zaafları analiz edilir. Burada bir tür kanıtların seviye ölçüm tespitlerine bakılmaktadır. Bu, Hatibzâde’nin risâle boyunca sürdürdüğü tahkik yöntemidir. Dolayısıyla problemlerin sonuçlarını dikkate alarak onun hiçbir yenilik getirmediğine dair peşin hüküm vermek yanlıştır. Çünkü o yeni bir sonucu öne sürmekten çok sürecin zorlu yollarının nasıl geçildiğine yoğunlaşmaktadır. Aslına bakılırsa Hatibzâde bir meseledeki sonucu değiştirmek yerine sürecin değişik yollarını aramaktadır. Risâlenin yazı tarzına bakıldığında kullanılan ağdalı dil yanında muğlak cümleler ana fikirlerin yakalanmasını zorlaştırmaktadır. Buna bir de mantıki formların dizilimi eklendiğinde zorluk bir kat daha artmaktadır. Tekrar başa dönülürse Hatibzâde bu risâlesiyle, Allah’ın kelamı ve görülmesi konularında son sözü söylemek yerine gelecek kuşaklara, konuyla ilgili sözü edilen kanıtların tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini göstermektedir.