Özet
Tefsir haşiyelerinin müstakil tefsirlere göre öne çıkan yönleri, âyetlerin tefsiri sırasında ortaya çıkan meseleleri daha da derinleştirebilmeleri ve kendilerinden önceki birikime eksik hususları ikmâl edip eleştiri ve tashihler yapmak suretiyle ilâve katkılar sunabilmeleridir. Osmanlı âlimlerinden Dursunzâde Abdülbâkî Efendi (öl. 1015/1607), Şuarâ sûresinin önceki peygamberlerin kıssalarından bahseden 7-8, 64-67, 90-91, 94-98 ve 100-103. âyetleri üzerine hâşiye formunda bir tefsir risâlesi kaleme almıştır. Abdülbâkî Efendi’nin bu eserinin dikkat çeken iki yönü bulunmaktadır. Birincisi, onu diğer tefsir hâşiyelerinden ayıran bir husustur. Risâle tek bir tefsir üzerine değil, Begavî, Necmeddîn en-Nesefî, Zemahşerî, Ebû Bekir er-Râzî, Beyzâvî, Ebû Hayyân, Semîn el-Halebî, Sa‘dî Çelebi, İbn Kemâl Paşa ve Ebussuûd Efendi’den oluşan 10 müfessirin Şuarâ sûresinin tefsirine dair açıklamaları üzerine kaleme alınmıştır. Eserin ikinci özelliği ise ağırlıklı içeriğinin eleştiri ve tashihlerden oluşmasıdır. Abdülbâkî Efendi, hâşiyesinde müfessirlerin mana tevcihlerini sıklıkla eleştirmekte ve kendi görüşünü gerekçeleriyle açıklamaktadır. O, müfessirlerin beyanlarını genellikle iki açıdan eleştirmiştir. Birinci olarak müfessirlerin bazı kelimelere verdikleri anlamları, o kelimelerin Arapçadaki kullanımlarına uygun bulmamıştır. İkinci olarak ise müfessirlerin âyetlere yükledikleri anlamın, ilgili âyetlerin bağlamsal uyumu açısından sorunlu olduğunu belirtmiştir. Makalede ayrıca Abdülbâkî Efendi’nin bu hâşiyesi Türkiye kütüphanelerindeki dört nüshası karşılaştırılmak suretiyle tenkitli olarak neşredilmiştir. Bu makale ile tefsir hâşiyeciliği ve Osmanlı dönemi tefsir literatürüne dair tespitlerin dakikleşmesine katkı sunulması beklenmektedir.