Abstract
Müslüman toplumlar yaşadıkları ve fethettikleri topraklarda tarih boyunca birçok hayır kurumu inşa etmiştir. Dayanışma ve yardımlaşma için tesis edilen en önemli kurumlardan biri vakıflardır. Vakıfların işlerini yürütecek kişilerin tayini ve vakfın işleyiş şartları ilk başlarda sözlü olarak belirlenmiştir. Ancak zamanla işlerin aksamasına sebep olan bu şifahi aktarım yerine vakfa dair şartlar vakfiye/vakıf senedi olarak bilinen belgelerle kayıt altına alınmıştır. Çok sayıda kişinin şahit olarak gösterildiği bir mahkeme oturumunda alınan kararla tescil edilen ve hukuki bir niteliğe sahip olan vakfiyeler, tarihi bir belge olarak sosyal bilimlerin birçok farklı alanında kaynak olarak kullanılmaktadır. Başta tarihçiler, sosyologlar, coğrafyacılar ve hukukçular olmak üzere farklı disiplinlerden araştırmacılar tarafından muhtevası bakımından incelenen vakfiyeler, taşıdıkları dil özellikleri itibarıyla da mühim birer metin niteliği arz etmektedir. Dilci açısından vakfiyelerin konu edileceği husus bizzat belgelerin kendisidir. Bu çalışma neticesinde edisyon kritik edilerek vakfiye metninin literatüre kazandırılması; farklı birçok bilim dalında toplumların sosyal, coğrafi, siyasi ve kültürel birikiminin akademik çalışmalarla ortaya konmasının ilk adımıdır. Öte yandan Ayasofya’nın dünya ve Türk-İslâm tarihi açısından önemli konumu, bu vakfiyenin araştırmaya konu edilip tahlil edilmesinin önemini artıran bir diğer gerekçedir. Osmanlı döneminde vakfiyeler XVI. yüzyılın başlarına kadar Arapça ve Farsça, daha sonra Arapça-Türkçe, son iki asırda ise sadece Türkçe kaleme alınmıştır. İlk başlarda vakfiyelerin yazımında sade bir dil tercih edilmiştir. Ancak zamanla bizzat vâkıf sahibi veya kâtibi; ilmi eserlerin mukaddimelerinden iktibâs edilen bir usul ile Allah Teâlâ’ya hamd, Hz. Peygamber’e salat ve selamla başladığı vakfiyeyi, belâgat sanatlarından istifade ederek, edebî seviyesi yüksek bir dille kaleme almıştır. Yazarın hayal dünyası ve yazı maharetine göre değişiklik gösteren bu edebî bölüm, dilin farklı dönemlerdeki kullanımına ve gelişimine dair ipuçları vermektedir. XVI. yüzyılın başlarında Arapça olarak kaleme alınan Ayasofya vakfiyesi konusu, muhtevası ve özellikle giriş bölümünde bol miktarda kullanılan belâgat sanatlarıyla dikkate değerdir. Vakfiye yazarı belgenin giriş bölümünde, bol miktarda iktibâs, sec‘, isti‘âre ve teşbîhin farklı kısımları, tıbâk, mukâbele ve cinâs gibi belâgat sanatlarını kullanmıştır. İ‘râb ve bazı kelimelerin yazımında az miktarda hatalara rastlansa da, vakfiye metni büyük oranda Arapça dil kurallarına uygun bir şekilde kaleme alınmıştır. Bu çalışmada Ayasofya vakfiyesinin tespit edilen yazma nüshası, muhtevası, yazım dili ve tahkikte takip edilen yöntem hakkında bilgi verildikten sonra, belâgat sanatları açısından tahlili yapılmıştır. İkinci bölümde ise tek nüshası tespit edilen vakfiyenin tahkîkli metni sunulmuştur.