Abstract
Mektup insan türü kadar kadim bir olgudur, denilse sanırız yanlış olmayacaktır. Kelâm-ı kadîmeden Adem’in eşyayı isimlendirmeyi okuma eyleminin ardından isimleri yazı ile kayıt altına aldığı pekâlâ anlaşılabilir bir durumdur. Tarih ve tarihçi nazarından mektup olgusu, insanın aşklarının, inançlarının, savaşlarının ve barışlarının anahtarı ve/ya kilidi rolü üstlenmiş fâil ve/ya surî illetlerden birisidir. Özellikle temsil makamında bulunan sultanlar, emirler, başbuğlar ve başkanlar açısından mektuplar, bazı meliklerin varlık-yokluk kaderlerini belirleyen rolü üstlenmişlerdir. Örneğin Sultan Yıldırım Bayezid ile Emir Timur’u Ankara Ovasında karşı karşıya getiren, mektuplarda varlık bulmuş manalardır. Bu mektuplardan önce ne Emir Timur ne de Bayezid birbirlerinin davranışlarını ve elçilerinin sözlerini önemsemişlerdi, söyledikleri yok olup gittiği için bu kadar önem atfedilmemişti. Ancak mektuplara yansıdığında, düşmanlıklar ortaya çıktı.
Elimizdeki makalede zamanın iki güçlü meliki arasında gerçekleşmiş mektuplaşmalarının hikayesi deşifre edilmeye çalışılmıştır. Bu mektup Eyyubî Meliki Eşref (1200-1237)’in yazdığı mektup/lara Anadolu Selçuklu Meliki Alaaddin Keykubad (1220-1237)’ın cevabî mektubundan ibarettir. Çalışmaya medar edilmesi, Çorum Hasan Paşa 1071’de künyesi ile kayıtlı bulunan mecmuada tespit edilen bu yazma mektubun daha önce herhangi bir yerde yayımlanmamış olması ve bir akademik çalışmaya konu edilmemesidir. Alaaddin Keykubad’ın çok sayıda mektubu tespit edilmişse de çalışmaya konu olan bu mektup klasik kaynaklar da dahil herhangi bir eserde bulunamamış bir yazmadır. Tarih beyan edilmemekle birlikte, iki yöneticinin ilişki zeminine bakıldığında 1226 yılına ait olduğu kuvvetle muhtemeldir. Mektubun tahlil edilmesiyle, aynı zamanda akraba olan bu iki güçlü tarihî figürün inişli çıkışlı ilişkilerine bir yönden bile olsa ışık tutmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda Anadolu Selçuklu Devleti ile Eyyubiler arasındaki ilişkiyi aydınlatacağı düşünülmektedir. Nicelik olarak muhtasar nitelik olarak mana yüklü olan mektubun uluğ sıfatı ile taltif edilmiş, Sultan Alaaddin Keykubad’ın kişiliğine ilişkin bazı tespitlerde bulunulmuştur. İlgilisine farklı manalar verir ümidiyle metnin orjinali gözden geçirilerek yeniden kurulmuş ve dilimize tercüme edilmiştir.
Tarihin gidişatını öğrendiğimiz veya anlamlandırdığımız böylesi önemli mektupların yayımlandığı münşeat mecmuaları çok önemli kaynaklar arasında yer almıştır. Bu mecmuaların dışındaki farklı mecmualarda başlangıç kısmına yahut iki yazı arasına yerleştirilmiş mektuplara da rastlanmaktadır. Şu da ilave edilmelidir ki sultanlar arasındaki mektuplar zamanın güvenlik gerekçeleri dolayısıyla ya kasten zayi edilebilmiş ya da farklı sebeplerle yokluğa gark olabilmişlerdir. Bu da çalışmamıza konu olan bu mektubu daha özel ve özellikli kılmaktadır.